23 Temmuz 2009

Hatunun iyisi

13. yüzyılda böyle buyurmuşlar:

Avradın dört nesnesi kara gerek: Saçı, kaşı, kirpiği ve gözünün karası.
Avradın dört nesnesi kızıl gerek: Dili, dudağı, yanakları ve avurdları.
Avradın dört nesnesi yuvarlak gerek: Yüzü, gözü, topukları ve bilekleri.
Avradın dört nesnesi uzun gerek: Boynu, burnu, kaşı ve parmakları.
Avradın dört nesnesi hoş kokulu gerek: Burnu, azası (eli, kolu, ayaklari ve bacaklari), koltuk altları ve ayakları.
Avradın dört nesnesi geniş gerek: Alnı, gözleri, göğsü ve butları.
Avradın dört nesnesi dar gerek: Burun delikleri, kulak delikleri, göbek deliği ve ağzı.
Avradın dört nesnesi küçük gerek: Ağzı, elleri, ayakları ve kulakları.
Ve dahi avradın başı ne büyük ve ne küçük ola.
Ve boynu ne uzun ve ne kısa ola.
Ve eti dahi değirmi (yuvarlak) ola.
Ve benzi ak ola veyahut kaz benizli veya karayağızın güzeli ola.
Ve teni de pembe ola.
Ve saçı sık ve uzun ola. Zira saç avradların yüzsuyudur.
Ve güldüğü vakit güzel ola. Zira avradın gülüşünün hoşluğu, diğer özelliklerinden önce gelir.
Ve gözlerinin karası çok ola, kaşları da çatık ola.
Ve yürüdüğü zaman, kalçasının etleri deprene.
Ve huyu tatlı ola, sözü tatlı ola ve yumuşak ola.

21 Temmuz 2009

ICQ

Epey bir ugras sonrasi ICQ numarami hatirladim ve yillar sonra ICQ'ya girdim. Suna bak gencligimizi harcadigimiz yerde tek bir Allahin kulu bile online degil artik..

18 Temmuz 2009

CobWebs

14 Temmuz 2009

Bakan



Normalde tv'de eskilerin deyimiyle ajansı izlemem, gazetede de sinirimi bozduğu için politik haberleri okumam. Fakat boş bir izinde olmam yüzünden dün epey bi tv izlemek zorunda kaldım.

Her kanalda şu yeni imzalanan boru hattı olayı vardı ve canlı yayında çeşitli devletlerin bakanları falanı filanı konuşuyordu. Sonra bi ara sakallı, kravatsız cami cemaati gömlekli bir adam çıktı ve güzel güzel Türkçe konuşmaya başladı. Ben de tam içimden "helal olsun ya İranlı'ya bak ne güzel Türkçe konuşuyor, belki buralarda okumuştur" falan diye düşünürken altyazıdan anladım ki kendisi bizim bakanımızmış. Pek güzel, pek çağdaş. Eminim ki ayakkabılarının topuğuna da basıyordu konuşurken, yoksa zor olur her cami girişi ayakkabıyı yeniden çıkarıp giymesi.

11 Temmuz 2009

SMV Konseri

(Misir Hanimin onerisiyle duzeltelim bari bu entry Support Vector Machine olan SVMlerle degil, grup olm SMV ile ilgili)


Biraz geç olsa da yazayım dedim geçen haftaki SMV konserini. Stanley Clark, Victor Wooten ve Marcus Miller gibi üç tane son derece usta caz basçısının epey yakın zamanda kurduğu bir grup SMV. Yanlarına bir davulcu ve bir de klavyeci alıp Caz Festivali kapsamında İstanbul'a uğradılar geçen hafta ve biz de hadi gidelim görelim nasıl bir şeymiş dedik.

Bu tür müzikleri çok ender dinlediğim için konsere giderken epey bir merak ve soru işareti vardı kafamda. Hani basların güzel olduğu, şarkıyı arka planda kurgulayıp idare ettiği müzikleri çok severim de, 3 tane bas, hem de caz bas nasıl olur cidden pek bir fikrim yoktu konser öncesi. Bir de konser girişi pazarlama stratejisi gereği "Bu konser başka türlü bitmez" sloganıyla minder satan elemanlar kafamdaki soru işaretlerini iyice arttırdı.

Bileti geç aldığımızdan Cemil Topuzlu'nun en arkasına denk geldik, ama hem daha havadar oluşu hem de yanımızdaki dürbün yüzünden çok da dert etmedik bunu, hatta sevdik bile. Derken konser başladı. Tabi ilk başta görünüşleriyle ilgilendim en çok, bir tane Amerikan uzun yol tır şoförü (S), bir tane Jameikalı animatör (V), bir tane de cool (M) imajlı abilerden oluşuyordu SMV. Bu arada bana o sırada çok genç geldiler ama hepsi 50 küsur yaşında bu abilerimizin. Müzik olarak da başta garip geldi, "iyi de ne gerek var üç tane basa" dedirtti ama ikinci şarkıdan sonra cazcı abilerimiz ortamı görüp gaza gelince epey güzel bir konser olmaya başladı. Kendi solo kısımlarında inanılmaz işler yaptılar, bas gitardan öyle sesler çıkabilmesi epey şaşırttı beni. Marcus Miller arada bas klarinetiyle de şenlendirdi ortamı. Konser sadece müzik olarak geçmedi tabi, ışıkçının tribünlerin sağ tarafına yaptığı süper gösteri sayesinde o bölgede oturanlar olarak topluca epilepsi riski atlattık. Işıkçının bu şov için seçtiği şarkı da bitmek bilmez bir caz doğaçlamasına dönüşünce artık dayanamayıp gidenler, hatta arkalarda baygınlık geçirmeye ramak kala yere yığılanlar falan oldu.

Ben konserin ilk saniyesinden beri bi şekil Billie Jean'in basını çalsalar derken, önce Marcus Miller klarinetle Human Nature çaldı, en sonda da herkesi coşturan bir Beat It çaldılar biste, hatta Stanley Clarke şarkının meşhur gitar solosunu bile çaldı bas gitarıyla. Sonuç olarak çok takdir ederek, "ne kadar iyi, ne kadar samimi insanlarmış" diye üçünü de dünya-ahiret abimiz ilan ederek ayrıldık konserden.

Yaklaşık nasıl bir şeydi diye merak edenler şuradan izleyebilir SMV'yi. Işıkçının süper şovunu da işin içine katmak isterseniz karanlık bir ortamda tam karşıdan flaşla üstüste kendi fotoğraflarınızı çekin müziği dinlerken.

10 Temmuz 2009

Remix

07 Temmuz 2009

"The greatest show on earth"

90'larin basinda "cenazenin nasil olmasini istersin" sorusuna "the greatest show on earth" cevabini vermis MJ. Kendisi moonwalkla obur dunyaya gocup, cenazesi de buyuk olunca bizim haber kanallari da bunu canli yayinlamaya karar vermisler.

Ben de bu kanallardan birini secip hadi burdan izleyeyim dedim. Tabi boyle bir yayin olunca studyoyu bos birakmaya gelmez diyip bir spiker iki yorumcuyu oturtmuslar yanyana. Spikerin ve yorumcularin havasi tam, gorunuste hepsi birer muzik profesoru hatta bunu kanitlarcasina Pink Floyd t-shirtleriyle falan gelmisler ama konusmalariyla hepsi alttan alta "benim burada ne isim var ya" diyor.

Kafasi hala lisedeki "adam ilacla beyazlastirdi kendini" geyiginde kalip bunun nedenlerini adamin cenaze gunu sorgulayan spiker kizimiz "Michael yorumlariyla unlu biriydi, yoksa kendi sarkilarini yazmazdi di mi" diyor, oraya oturmus iki muzik ordinaryusu da once biraz afallayip sonra kafa hareketleriyle onayliyorlar, biraz da lafin ustune "pek sarki yazamazdi, genelde baskalarininkini soylerdi"ye bagliyorlar olayi.

Valla ben hayatimda "Don't Stop 'til You Get Enough", "Billie Jean", "Beat It", "Smooth Criminal", "Will You Be There" ve bunlar gibi onlarca pop-funk-rock-soul her turde super sarki yazmis olayim, ustune de gocup gittikten sonra arkamdan "pek sarki yazamazdi" desinler, Thriller'daki yaratiklar gibi hortlar, o studyoyu baslarina yikarim.

Zaten Mariah Carey, Lionel Richie falan da icimi baydi cenazede, youtube'dan acip sahane konserler izleyeyim en iyisi..

02 Temmuz 2009

From above..

01 Temmuz 2009

Temmuz

Bütün yıl Mayıs için hiç gelmez derken birden Temmuz oldu ay. Yaz çok uzak gelirken bir ayı bitti bile.

Temmuz en sevdiğim aydır hep, bilmem doğum günü nedeniyle mi ama adı dahil her şeyi çok güzel gelir bana.

Fakat bana hala çok uzak geliyor yaz. M.Mungan'ın dediği gibi, "her yaz farklı geçer, bazı yazlar da uzaktan geçer". Bu yaz da öylesinden herhalde.